Soruşturma, bir suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin mahkemece kabulüne kadar devam eden hazırlık aşamasıdır. Bu süreçte Cumhuriyet Savcısı delilleri toplar, şüphelileri tespit eder ve suçun işlendiğine dair yeterli şüphe oluşursa iddianame düzenleyerek kamu davası açılmasını talep eder. Kısaca, soruşturma evresi suçun araştırıldığı ve dava açılıp açılmayacağına karar verilen safhadır.

Kovuşturma, iddianamenin kabulüyle başlayan ve hükmün kesinleşmesine kadar devam eden yargılama aşamasıdır. Bu evrede mahkeme, sanık olarak adlandırılan kişiyi suçlamalar hakkında duruşmalı olarak yargılar. Yargılama sonucunda sanığın suçlu olup olmadığına karar verilerek mahkeme hükmü (kararı) açıklanır. Kovuşturma, ceza davasının mahkeme sürecini ifade eder.

 Müşteki, işlenmiş olduğu iddia edilen bir suçtan zarar gördüğünü belirterek yetkili makamlara şikayette bulunan kişidir. Ceza hukukunda müşteki, aynı zamanda “şikayetçi” olarak da anılır ve genellikle mağdurla aynı kişi olsa da her mağdur müşteki olmayabilir (örneğin, bazı suçlarda mağdur şikayetçi olmasa bile soruşturma yürütülür). Müştekinin şikayeti, kovuşturması şikayete bağlı suçlarda davanın başlaması için gereklidir.

Şüpheli, soruşturma aşamasında suç işlediği yönünde haklarında kuşku bulunan kişiye denir. Sanık ise kovuşturma aşamasında, yani dava açıldıktan sonra yargılanan kişi için kullanılır. Basitçe ifade etmek gerekirse, dava açılmadan önce hakkında inceleme yapılan kişi şüpheli, dava açıldıktan sonra mahkeme önünde yargılanan kişi sanıktır.

Evet. Savcılık veya kolluk (polis/jandarma) tarafından ifade vermek üzere çağrıldığınızda, kanunen bu davete uymanız gerekir. Çağrı kağıdı tebliğ edildiyse belirtilen gün ve saatte ilgili karakola veya savcılığa gidip ifadenizi vermelisiniz. Eğer geçerli bir mazeret olmaksızın gitmezseniz, Cumhuriyet Savcısı talimatıyla zorla getirme kararı çıkarılabilir; bu durumda polis sizi zorla götürerek ifadenizi alır. İfade verirken bir avukattan yardım alma hakkınız vardır. Özellikle şüpheli sıfatıyla çağrıldıysanız susma hakkınız bulunduğunu ve kendinizi suçlamaya zorlanamayacağınızı da bilmelisiniz. Ancak çağrıya icabet etmek, hakkınızda gereksiz yakalama kararı çıkmaması için önemlidir.

Ceza davasını bireyler doğrudan açamaz. Bir suç işlendiğinde mağdur veya tanık, polise veya savcılığa şikâyette bulunur. Savcılık suç iddiasını soruşturur ve yeterli delil bulursa kamu adına ceza davası açar. Yani iddianame düzenleyerek davayı başlatan makam savcıdır; vatandaşlar ancak suç duyurusunda bulunabilirler. Bazı hafif suçlarda mağdurun şikâyeti olmadıkça dava açılmaz.

Ceza davalarının süresi, dosyanın kapsamına ve iş yüküne göre değişir. Müşteki (şikâyetçi), sanık ve tanık sayısı, toplanacak delillerin çeşitliliği, bilirkişi incelemeleri gibi unsurlar yargılamanın süresini etkiler. Basit bir ceza davası birkaç ayda sonuçlanabilirken, karmaşık davalar yıllar alabilir. Ayrıca istinaf ve temyiz süreçleri de toplam süreyi uzatabilir.

Uzlaşma, ceza hukukunda bazı suçlar için öngörülen alternatif bir çözümdür. Uzlaşmaya tabi suçlarda (genelde hafif ve taraflar arasında telafisi mümkün suçlar) dosya mahkemeye gitmeden önce bir uzlaştırmacı atanır. Uzlaştırmacı, mağdur ile şüpheliyi görüşmelerle bir araya getirerek anlaşmalarını sağlamaya çalışır. Taraflar 30 gün içinde uzlaşırsa, şüpheli genelde mağdurun zararını giderir veya belirli edimleri yerine getirir ve ceza davası açılmaz. Uzlaşma sağlanamazsa uzlaşma raporu savcılığa iletilir ve savcı iddianame düzenleyerek davayı açar. Uzlaşma, tarafların kendi aralarında adaleti sağlamasını amaçlayan bir yöntemdir ve başarılı olursa yargılamayı sona erdirir.

Türk hukuk sisteminde genel olarak ceza davalarında avukat tutma mecburiyeti yoktur. Kişiler kendilerini savunabilir. Ancak bazı istisnai durumlar vardır: Özellikle ağır ceza gerektiren suçlarda, 18 yaşından küçük sanıklarda veya kısıtlılarda mahkeme tarafından zorunlu olarak müdafi (avukat) görevlendirilir. Zorunlu olmasa bile, ceza yargılamasında hak kaybını önlemek için deneyimli bir ceza avukatından yardım alınması tavsiye edilir. 

Ceza avukatının ücreti, davanın niteliğine ve avukatın tecrübesine göre değişir. Sabit bir ücret yoktur. Avukatlar, Türkiye Barolar Birliği’nin her yıl belirlediği asgari ücret tarifesini esas alarak, davanın karmaşıklığına, süresine ve iş yüküne göre bir ücret belirler. Ağır ceza davaları genellikle daha kapsamlı olduğundan ücretleri de buna göre daha yüksek olabilir. Ücret konusunda müvekkil ile avukat arasında dava başında bir sözleşme yapılarak mutabakata varılır.

HAGB, belirli şartlar altında sanık hakkında verilen cezanın açıklanmayıp 5 yıl süreyle ertelenmesidir. Eğer mahkemece hükmolunan ceza 2 yıl veya daha az hapis (ya da adli para cezası) ise ve sanığın sabıkası yoksa, ayrıca mağdurun zararları giderilmişse, mahkeme hükmün açıklanmasını geri bırakabilir. Bu 5 yıllık denetim süresinde kişi kasten suç işlemezse ceza hiç verilmemiş sayılır ve sabıka kaydına işlenmez. Bu sürede kasten suç işlenirse ertelenen hüküm açıklanır ve ceza infaz edilir.

Adli para cezası, mahkemenin verdiği bir para cezasıdır ve suç karşılığı olarak hazineye ödenir. Bu ceza, belirli süreli hapis cezası yerine veya hapisle birlikte verilebilir. Hükmedilen adli para cezası, genellikle karardan itibaren 30 gün içinde ödenmelidir. Eğer süreinde ödenmezse, ceza miktarı belirli bir hesaba göre hapis cezasına çevrilir. Yani borç gibi icra takibine konu olmaz, doğrudan hapse dönüştürülür. Örneğin, mahkeme kararında belirtilen süre sonunda ödenmeyen adli para cezası için kişi, cezanın tutarına göre hesaplanan kısa süreli bir hapis yatmak zorunda kalabilir. Bu hapis, adli para cezasını ortadan kaldırır; ceza ödenmiş sayılır.

Denetimli serbestlik, ceza hukuku kapsamında uygulanan kontrol ve rehabilitasyon tedbirlerini ifade eder. Genellikle mahkûmların cezalarının son bölümünü toplum içinde denetim altında geçirmelerini sağlayan bir sistemdir. Örneğin, iyi halli hükümlüler belli bir süre hapiste yattıktan sonra kalan cezasını denetimli serbestlikle dışarıda tamamlayabilir. Bu süre boyunca kişi, belirli yükümlülüklere tabi olur (belirli aralıklarla imza verme, eğitim programlarına katılma, tedavi olma gibi). Denetimli serbestlik kurallarına uyulduğu takdirde, kişi cezasını hapishanede geçirmek yerine sosyal hayatta kalarak tamamlar. Kurallara uyulmaz veya yeni bir suç işlenirse, kalan ceza tekrar cezaevinde infaz edilir.

Bu konu, suçun türüne göre değişir. Eğer dava konusu suç, takibi şikâyete bağlı bir suç ise mağdur şikâyetinden vazgeçtiğinde ceza davası düşer ve yargılama sona erer. Örneğin basit yaralama veya hakaret gibi şikâyete tabi suçlarda, şikâyet geri alınınca kamu davası da sona erer. Ancak adam öldürme, uyuşturucu ticareti gibi takibi şikâyete bağlı olmayan (kamu davası niteliğindeki) suçlarda, mağdur vazgeçse bile savcılık kamu davasını sürdürmek zorundadır. Yani bu tip ağır suçlarda şikâyetten vazgeçme dava seyrine etki etmez, yargılama devam eder.

Tutuklama, bir ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında, şüpheli veya sanığın geçici olarak cezaevine konulması tedbiridir. Mahkeme, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller varsa ve ayrıca tutuklama nedenleri bulunuyorsa tutuklama kararı verebilir.  utuklama nedenleri genellikle sanığın kaçma ihtimali veya delilleri karartma, tanıklara baskı yapma gibi yargı sürecini olumsuz etkileme riskleridir. Tutuklama istisnai bir uygulamadır; mahkeme her zaman tutuklama yerine adli kontrol gibi daha hafif tedbirleri değerlendirmelidir. Tutuklama kararı verilirken suçun önemi, beklenen cezanın ağırlığı ve ölçülülük ilkesi gözetilir.

Bir suçtan zarar gören veya suça tanık olan kişi, durumu yetkililere bildirerek suç duyurusunda bulunabilir. Suç duyurusu yapmak için en yakın polis merkezi, jandarma karakolu veya Cumhuriyet Savcılığı’na başvurmak gerekir. Örneğin bulunduğunuz ildeki Cumhuriyet Başsavcılığı’na (örneğin Adana Adliyesi’ne) yazılı bir dilekçeyle veya sözlü beyanla şikayetinizi iletebilirsiniz. İhbar/şikayet sonrasında savcılık tarafından olayın soruşturması başlatılır. İsimli veya isimsiz (anonim) ihbarda bulunmak da mümkündür ancak asılsız ihbarın hukuki yaptırımları olabileceği unutulmamalıdır.

Şikayete tabi bir suçta, mağdur (müşteki) yaptığı şikayetten vazgeçerse ceza davası düşer. Özellikle kovuşturma (dava) aşamasında şikayetin geri alınması, dava şartı ortadan kalkacağı için mahkemece düşme kararı verilir. Ancak bu kural yalnızca takibi şikayete bağlı suçlar için geçerlidir; kamu adına resen (kendiliğinden) soruşturulan ağır suçlarda mağdurun şikayetten vazgeçmesi davayı etkilemez. Ayrıca birden fazla sanık varsa ve suç şikayete bağlıysa, müştekinin vazgeçmesi hepsi için davayı düşürür.

Adli kontrol, tutuklama yerine başvurulan, şüpheli veya sanığın serbestken bazı yükümlülüklere tabi tutulduğu tedbirlerdir. Mahkeme veya hakim, kişi hakkında yurt dışına çıkış yasağı, belirli yerlere gitmeme, karakola düzenli imza verme, konutu terk etmeme gibi adli kontrol şartları koyabilir. Bu tedbirler sayesinde kişi tutuklanmadan, topluma karışık halde yargılanmaya devam eder. Adli kontrol kurallarına uymak zorunludur; aksi halde tedbirler ağırlaştırılabilir veya tutuklama gibi yaptırımlar gündeme gelebilir. Adli kontrol süresi, suçun türüne göre sınırlı olup uzun tutukluluk sürelerini önlemek amacıyla getirilmiştir (örneğin, ağır suçlarda adli kontrol en fazla konulan süre kadar uygulanabilir).

 Gözaltı, bir kişinin soruşturma kapsamında geçici olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Türkiye’de gözaltı süreleri suçun niteliğine göre sınırlıdır. Tek kişilik (adi) suçlarda gözaltı süresi en fazla 24 saattir; savcının onayıyla bu süre bir defa uzatılarak 48 saate çıkabilir. Toplu işlenen (birden fazla şüphelinin olduğu) suçlarda ise gözaltı süresi toplamda en çok 4 güne kadar uzatılabilir. Bu sürelerin sonunda kişi ya serbest bırakılmalı ya da mahkemeye çıkarılarak hakim karşısına tutulma (tutuklama) talebi değerlendirilmelidir. Özel durumlar: Terör veya örgütlü suçlarda hakim kararıyla gözaltı süresinin daha uzun uygulanabildiği dönemsel düzenlemeler de olabilmektedir, ancak normal koşullarda 24-48 saat kuralı geçerlidir.

Ceza yargılamasında tutukluluğun bir azami süresi vardır. Suçun türüne göre yargılama sırasında tutuklu kalınabilecek en uzun süreler kanunla belirlenmiştir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına girmeyen daha hafif suçlarda bir sanık en fazla 1 yıl tutuklu kalabilir; bu süre zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabilir (toplamda 1.5 yıl). Ağır ceza gerektiren ciddi suçlar için ise ilk tutukluluk üst sınırı 2 yıl olup, gerektiğinde en fazla 3 yıl daha uzatılarak toplam 5 yıla kadar çıkabilir. Bu süreler dolduğunda hüküm verilmemişse sanığın tahliyesine karar verilir (adli kontrol tedbirleri uygulanabilir). Ancak bu süre hesaplarına istinaf ve temyiz (karar sonrası süreç) dahil değildir; tutukluluk süresi, ilk derece mahkeme hükmüne kadar olan süreyi kapsar.

Halk arasında “şartlı salıverme” olarak bilinen şartlı tahliye, iyi halli hükümlülerin cezasının yasal bir kısmını cezaevinde çekmeleri sonrası, kalan kısmını dışarıda geçirmelerine imkân tanıyan sistemdir. Türk ceza infaz sistemine göre, hükümlü kasten işlediği suçtan aldığı cezanın genellikle ⅔’ünü cezaevinde çektikten sonra, kalan ⅓’lük kısmı için şartlı tahliye ile serbest kalabilir. Bazı istisnai suçlarda veya mükerrirlik (tekrar suç işleme) durumlarında farklı oranlar uygulanabilir. Şartlı tahliye ile salıverilen kişi, cezasının kalan süresi boyunca denetim altındadır; bu dönemde suç işlemez ve yükümlülüklere uyarsa cezası biter. Ancak denetim süresinde kasten yeni bir suç işlerse veya kuralları ihlal ederse tahliye kararı geri alınır ve kalan cezasını da cezaevinde tamamlar.

Hapis cezasının ertelenmesi, mahkemenin hükmettiği kısa süreli hapis cezasının hemen infaz edilmeyip belli bir denetim süresi için geri bırakılması anlamına gelir. Mahkeme, genellikle 2 yıl veya daha az süreli hapis cezalarında, hükümlünün sabıkasız geçmişi ve duruşmadaki tutumunu göz önüne alarak cezayı erteleyebilir. Erteleme kararı verildiğinde kişi cezaevine girmez, bunun yerine 1 ile 3 yıl arasında değişen bir denetim süresi belirlenir (18 yaş altı veya 65 yaş üstü için denetim süresi en az 1 yıl, en fazla 3 yıl olabilir). Bu süre içinde kişi kasten suç işlemezse ceza infaz edilmiş sayılır ve bir daha hapiste yatmaz. Ancak denetim süresinde kasti yeni bir suç işlerse veya mahkemenin belirlediği yükümlülükleri ihlal ederse, ertelenen hapis cezası yeniden gündeme gelir ve infazı gerekebilir. Erteleme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından farklı olup mahkumiyet kaydı oluşturur ancak cezaevine girmemek için bir fırsattır.

Zamanaşımı, suç nedeniyle belirli bir süre içerisinde dava açılmazsa veya ceza kesinleşmesine rağmen infaz edilmezse, devletin cezalandırma hakkının düşmesini ifade eder. Ceza davalarında iki tür zamanaşımı vardır: Dava zamanaşımı ve ceza zamanaşımı (infaz zamanaşımı). Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren kanunda belirtilen süre içinde dava açılmazsa devreye girer; bu süre suçun türüne göre değişir (örneğin basit suçlarda 8 yıl, ağır suçlarda 15 yıl gibi). İnfaz zamanaşımı ise verilen ceza belli bir süre infaz edilmezse cezanın ortadan kalkmasıdır (hapis cezalarında ceza süresine göre 10-20-30 yıl gibi süreler). Zamanaşımı dolduğunda, artık o suçtan yargılama yapılamaz veya ceza infaz edilemez. Ancak bazı ağır suçlar (örneğin müebbet gerektiren insanlığa karşı suçlar) zamanaşımına tabi değildir ve zamanaşımı süreleri, yargılama sırasında kesilme veya durma durumlarıyla uzayabilir.

Ceza hukukunda, bazı durumlarda devlet tarafından sanığa veya şikayetçiye ücretsiz avukat (müdafi/vekil) atanır. Müdafi atanması zorunlu haller şunlardır: Şüpheli veya sanık 18 yaşından küçükse, sağır veya dilsiz ise ya da akli maluliyeti nedeniyle kendini savunamayacak durumdaysa talebi aranmaksızın bir avukat görevlendirilir. Ayrıca, hakkında ağır bir ceza istenen (genellikle üst sınırı en az 5 yıl hapis olan) suçlarda sanığın avukatı yoksa baro tarafından otomatik olarak avukat tayin edilir (CMK gereği). Mağdur açısından ise cinsel istismar gibi bazı suçların mağdurlarına talep etmeleri halinde ücretsiz avukat desteği sağlanır. Bunun dışında imkanı kısıtlı kişiler, baroların adli yardım sistemine başvurarak da ücretsiz avukat talep edebilirler. Devletin atadığı avukatın ücreti sanıktan talep edilmez, yargılama gideri olarak hazineden karşılanır.

Evet. Ceza yargılamasında mahkeme tarafından verilen kararlara karşı kanun yolu açık olup, sanık veya katılan taraf kararı üst mahkemeye taşıyabilir. İlk derece mahkemesinin kararına karşı öncelikle istinaf yoluna (bölge adliye mahkemesi, BAM) başvurulur. Örneğin Adana’da görülen bir ceza davasında karara itiraz etmek isteyen taraf, Adana Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf başvurusu yapar. İstinaf mahkemesi hukuka uygunluk ve delil değerlendirmesi yaparak kararı kaldırabilir, düzeltebilir veya onaylayabilir. İstinaf sonrası bazı durumlarda (cezanın süresine ve suçun türüne göre) Yargıtay’da temyiz incelemesi yapılması da mümkündür. Özetle, yerel mahkeme hükmü kesinleşmeden önce sanığın en az bir üst mahkemeye başvurarak kararın gözden geçirilmesini talep etme hakkı vardır. Ancak istinaf/temyiz süreleri kısa olup (genelde 2 hafta), bu süre içinde başvuru yapılmazsa karar kesinleşir. 

Adana Ceza Hukuku Sıkça Sorulan Sorular

Ceza hukuku, bir bireyin hayatında karşılaşabileceği en ciddi ve sonuçları en ağır hukuki süreçleri barındırır. Bir suç isnadıyla karşı karşıya kalmak veya bir suçun mağduru olmak, doğal olarak zihinde pek çok soru işareti yaratır: “Soruşturma nedir?”, “Haklarım nelerdir?”, “Ceza davası ne kadar sürer?”. Bu belirsizlik anlarında doğru, anlaşılır ve güvenilir bilgiye ulaşmak, sürecin en başından itibaren atılması gereken en önemli adımdır. YBS Hukuk Bürosu olarak, bu ihtiyacın farkındalığıyla, en çok merak edilen konuları bir araya getirdiğimiz Adana Ceza Hukuku Sıkça Sorulan Sorular bölümünü sizler için hazırladık.

Bu sayfa, ceza yargılamasının karmaşık dünyasında yolunu arayanlar için bir başlangıç noktası ve temel bir rehber niteliğindedir. Amacımız, hukuki terimleri ve süreçleri daha anlaşılır kılarak, endişelerinizi bir nebze olsun gidermek ve profesyonel hukuki desteğe ihtiyaç duyduğunuzda bilinçli adımlar atmanıza zemin hazırlamaktır. Bu koleksiyon, Adana Ceza Hukuku Sıkça Sorulan Sorular başlığı altında, en temelden en özele, aklınızdaki sorulara yanıt bulmanız için özenle oluşturulmuştur.

YBS’den Uyarı; Mağdur veya Tanıklarla Doğrudan İletişime Geçmeye Çalışmayın!

Bir ceza soruşturması veya davası başladığında, şüpheli/sanık veya yakınları tarafından iyi niyetle dahi olsa yapılan en tehlikeli hatalardan biri, mağdur (müşteki) veya tanıklarla doğrudan iletişime geçmeye çalışmaktır. “Özür dilemek”, “zararı gidermek” veya “olayı konuşarak çözmek” gibi amaçlarla yapılan bu girişimler, karşı tarafça bir baskı veya tehdit olarak algılanabilir. Hukuken bu tür bir eylem, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “yargı görevini yapanı etkileme” (TCK m. 277) veya “tanığı tehdit” gibi çok ciddi ve yeni suçların işlenmesine neden olabilir. Bu durum, mevcut davadaki pozisyonunuzu ağırlaştırmakla kalmaz, aynı zamanda hakkınızda yeni bir ceza soruşturması başlatılmasına yol açar. Bu nedenle, bir ceza sürecinde karşı tarafla olan tüm iletişim, mutlaka ve sadece avukatlar aracılığıyla yürütülmelidir.

YBS Hukuk’un Ceza Muhakemesi Süreçlerine Dair Yorumu

Ceza yargılaması sürecinde bir şüpheli veya sanığın en büyük düşmanı, genellikle karşı taraf değil, kendi zihnindeki “belirsizlik” ve “korku”dur. Bu duygular, kişinin mantıklı düşünmesini engeller, savunma hakkını etkin bir şekilde kullanmasının önüne geçer ve hatalı adımlar atmasına neden olur. Yılların tecrübesiyle gördük ki, bu belirsizliği yenmenin tek yolu, doğru soruları sormak ve bu sorulara profesyonel yanıtlar almaktır. Sürecin her aşamasını, haklarınızın ne olduğunu ve sizi nelerin beklediğini anladığınızda, korkunun yerini strateji, belirsizliğin yerini ise bilinçli bir yol haritası alır. Bu nedenle, bir avukatın en temel görevlerinden biri, müvekkilinin zihnindeki soru işaretlerini gidermek ve onu hukuki olarak “bilgilendirerek” güçlendirmektir. Unutmayın, bilgi, bu zorlu süreçteki en büyük güvencenizdir.

Hukuki süreçler hakkındaki sorularınızın olması son derece doğaldır ve bu sorulara güvenilir yanıtlar aramak, haklarınızı koruma yolundaki ilk ve en önemli adımdır. YBS Hukuk Bürosu olarak hazırladığımız bu Adana Ceza Hukuku Sıkça Sorulan Sorular sayfası, bu adımı atmanızda size yardımcı olmayı ve bir başlangıç noktası sunmayı hedefler.

Burada yer alan bilgilerin genel aydınlatma amaçlı olduğunu, her hukuki durumun kendine özgü olduğunu ve profesyonel bir avukat danışmanlığının yerini tutmayacağını bir kez daha hatırlatmak isteriz. Daha detaylı bilgi ve size özel hukuki stratejiler için uzman ekibimizle iletişime geçmekten çekinmeyin. Bu kapsamlı Adana Ceza Hukuku Sıkça Sorulan Sorular rehberinin, aklınızdaki temel soru işaretlerini gidermede faydalı olmasını umuyoruz.

💡 Hap Bilgi: “Etkin Pişmanlık” Nedir ve Her Suçta Uygulanır mı?

Etkin pişmanlık, failin suçu işledikten sonra, kendi iradesiyle pişmanlık göstererek suçun olumsuz sonuçlarını gidermesi veya adalete yardımcı olması durumunda cezasında indirim yapılmasını sağlayan bir kurumdur. Örneğin, dolandırıcılık suçunda müştekinin zararını gidermek etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilebilecektir. Ancak bu kurum, her suç için geçerli değildir. Sadece kanunda açıkça “etkin pişmanlık” hükmünün düzenlendiği suç tiplerinde (örneğin, hırsızlık, dolandırıcılık, uyuşturucu ticaret, vb.) uygulanabilir.

Ceza Hukuku Hakkında Makaleler

YBS Hukuk | Adana Avukatlık Bürosu olarak sürekli değişen kanun maddeleri ve dinamik yargıtay görüşleri ışığında düzenli aralıklarla makaleler üretmekteyiz. Ceza Hukukuyla ilgili ürettiğimiz makalelerin tamamını görüntüleyebilir, her makalenin en altında yer alan sıkça sorulan soruları ve cevaplarını okuyabilirsiniz.

Reşatbey Mh. 62017 SK. N:8 Billur Apt. K:1 D:3 Seyhan/Adana

ybs@ybshukuk.com.tr

Telefon

+90 552 310 19 99

Hafta İçi: 09:00 | 17:00

YBS Hukuk | Adana Avukatlık bürosu İletişim formu