Yakup Buğrahan SEVDİ yazdı.

Hukuki Destek Almak İçin Formu Doldur!

Kategoriler

Tarih ve Etiket
Uyuşturucu Kullanma Suçu
Uyuşturucu Kullanma Suçu Yazımızın Sonunda, Konuyla İlgili Sıkça Sorulan Sorular ve Cevapları Mevcuttur. Yazımızın Sonundaki SSS Alanında Aklınızdaki Soruya Cevap Bulma İhtimaliniz Yüksek Olduğundan; Bu Alanı Da Kontrol Etmeniz Tarafımızca Tavsiye Edilir.

İçindekiler

Türk Ceza Hukuku, toplum sağlığını koruma hedefiyle uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarına yönelik katı bir yaklaşım benimsemiş olsa da, bu suçları işleyen bireylere yönelik iki farklı hukuki mekanizma uygulamaktadır. Bu iki mekanizma, eylemin mahiyetine ve failin kastına göre ayrılır: Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma veya uyuşturucu madde kullanma suçu (TCK madde 191) ve uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (TCK madde 188).

Uyuşturucu madde kullanma suçu, TCK’nın 191. maddesinde düzenlenmiş olup, kanun koyucunun bu suçu işleyenleri cezalandırmaktan çok, onları tedavi ve rehabilitasyon yoluyla topluma kazandırmayı hedeflediği özel bir yargılama prosedürüne tabidir. Zira TCK 191 kapsamında öngörülen hapis cezası iki yıldan beş yıla kadar değişirken, TCK 188 kapsamında düzenlenen ticaret suçu için bu ceza on yıldan az olmamak üzere belirlenmiştir. Cezaların alt sınırları arasındaki bu kayda değer fark, yargılama sürecinde failin amacının (kullanım mı yoksa ticaret mi) doğru tespit edilmesini hayati kılmaktadır. Bu yazımızda, uyuşturucu madde kullanma suçunu tüm detaylarıyla ele alınacak, ceza yargılaması aşamaları, ceza sistemi ve TCK 188 ile arasındaki kritik ayrım noktaları Yargıtay’ın emsal kararları ışığında incelenecektir.

Uyuşturucu Kullanma Suçunun (TCK 191) Unsurları ve Yaptırımı

Uyuşturucu Kullanma Suçunda Seçimlik Hareketler ve Suçun Oluşumu

Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesi, suçu seçimlik hareketli bir yapı içinde düzenlemektedir. Buna göre, bir kişinin kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satın alması, kabul etmesi, bulundurması veya bu maddeyi kullanması suçun oluşumu için yeterlidir. Bu fiillerin hepsi, kişinin nihai olarak maddeyi tüketme kastıyla hareket ettiğini varsayar.

Suçun özelliği gereği, fail bu seçimlik hareketlerden birden fazlasını gerçekleştirse dahi, kanun tek bir suçun oluştuğunu kabul eder ve zincirleme suç hükümleri uygulanmaz. Ancak, failin birden çok kez veya farklı şekillerde bu seçimlik hareketleri sergilemesi TCK’nın 61. maddesi uyarınca cezanın belirlenmesinde hakimin takdirine etki edebilecek unsurlardandır.

YBS Hukuk Uyarıyor!

Bazı maddeler, tıbbi amaçlarla kullanımı ruhsata veya doktor reçetesine bağlı olmasına rağmen uyuşturucu veya uyarıcı etki yaratabilmektedir. Eğer bir kişi, reçeteli dahi olsa bu tür maddeleri hekim reçetesi olmaksızın temin eder veya tedavi amacı dışında, belirlenen doz, süre veya miktarı aşarak kullanırsa, eylemi TCK m. 191 kapsamında uyuşturucu madde kullanma suçunu oluşturur. Bilinmelidir ki, reçeteye tabi maddelerin tıbbi amaç dışında tüketiminin de cezai mueyyideleri söz konusudur.

Cezai Yaptırım: Uyuşturucu Kullanmanın Cezası

Türk Ceza Kanunu’nun 191/1. maddesi uyarınca, uyuşturucu kullanmanın cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir.Ancak, TCK 191’in en ayırt edici özelliği, bu cezanın hemen infaz edilmemesi, aksine kanun koyucunun özel bir muhakeme usulü öngörmüş olmasıdır. Bu suçtan dolayı verilen hapis cezaları, süresi kısa bile olsa adli para cezasına çevrilemez, zira kanun, failin tedavi ve denetimine öncelik vermektedir.

Bu suçun yaptırımındaki temel amaç, bireyi cezalandırmadan önce, ona bağımlılıktan kurtulma fırsatı sunmaktır. Bu hukuki yaklaşım, failin yargılanması ve özgürlüğünden mahrum bırakılması yerine, rehabilite edilmesi yönünde bir toplumsal iradeyi temsil etmektedir.

Nitelikli Hal: Okul Çevresinde İşlenmesi

Suçun işleniş yeri, cezanın miktarını doğrudan etkileyen bir nitelikli haldir. TCK m. 191/10 hükmü, kullanma fiilinin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunulan binaların veya bunların çevre sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafedeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi halinde, verilecek cezanın yarı oranında artırılacağını öngörür. Bu durumda, ceza 3 yıldan 7,5 yıla kadar hapis cezasına yükselebilir. Kanun koyucu, kanunda sayılı hassas yerlerde işlenen eylemlere karşı daha ağır bir yaptırım uygulayarak, özellikle gençlerin ve hastaların korunmasını amaçlamaktadır.

TCK 191’e Özgü Muhakeme Usulü: Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE)

Uyuşturucu kullanmanın cezasının uygulanmasında, ilk kez yakalanan şüpheliler için Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) kurumu devreye girer. Bu özel usul, TCK 191’e özgü olup, ceza hukuku alanında failin rehabilitasyonuna odaklanan en önemli uygulamalardan biridir.

KDAE Kararının Şartları ve Süresi

Eğer bir kişi hakkında ilk kez uyuşturucu kullanma suçu nedeniyle soruşturma başlatılırsa, Cumhuriyet Savcısı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun genel erteleme şartlarını aramaksızın, resen (kendiliğinden) beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar vermek zorundadır.Bu 5 yıllık erteleme süresi boyunca şüpheli, denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulur.

YBS’den Yararlı Bilgi;

KDAE kararı, şüphelinin denetimli serbestlik tedbiri ve tedavi yükümlülüklerine bu 5 yıl boyunca tam olarak uyması halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı (KYOK) kararı verilmesiyle sonuçlanır. Kanun koyucu bu mekanizmayı ön görerek, uyuşturucu madde kullanma suçuyla ilk defa adı anılan failin sicilinde olumsuz bir kayda neden olunmamasını amaçlayarak, failin hukuki ve sosyal hayata temiz bir başlangıç yapması için fırsat sunmaktadır.

Denetimli Serbestlik ve Tedavi Tedbiri

KDAE kararıyla birlikte, şüpheli hakkında asgari bir yıl süreli denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre, gerektiğinde en fazla iki yıla kadar uzatılabilir. Tedbirin temel amacı, şüphelinin bağımlılıktan kurtulmasını sağlamaktır. Bu nedenle, Cumhuriyet Savcısı gerekli görmesi halinde, şüpheliyi tedavi programına tabi tutabilir.

Denetimli serbestlik süresi boyunca şüphelinin yükümlülükleri şunlardır: Düzenli kontrollere katılmak, uyuşturucu kullanmamak ve yasaklara uymak, eğer tedavi uygulanmışsa bu tedavinin gereklerine riayet etmek. Tedavi süreci, kişinin bağımlılık durumu göz önüne alınarak gerektiği kadar sürdürülür.

Erteleme Süresinde İhlal Halleri (Tekrarlama Durumu)

Kanun koyucunun tedavi odaklı yaklaşımına rağmen, şüphelinin denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymaması veya yasağı ihlal etmesi halinde KDAE kararı kalkar ve hukuki süreç kamu davasının açılmasıyla devam eder. Şüphelinin denetimli serbestlik süresi içinde aşağıdaki eylemlerden birini gerçekleştirmesi ihlal sayılır:

  1. Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi (ısrar, en az iki kez ihlal anlamına gelir).
  2. Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması.
  3. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması.

Bu ihlal durumları gerçekleştiğinde, Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi kararı kaldırılır ve şüpheli hakkında ilk eylemden dolayı uyuşturucu içmenin cezası istemiyle (2 yıldan 5 yıla kadar hapis) kamu davası açılır.

Önemli Detay: Erteleme süresi içinde işlenen bu ikinci veya üçüncü suç (TCK 191), ayrı bir suç olarak soruşturulmaz veya kovuşturulmaz. Bu eylem, sadece ilk suçla ilgili açılacak kamu davası için bir kovuşturma şartı teşkil eder. Buradan anlaşılmaktadır ki kanun koyucu bireyi yeniden suç işlediği için değil, tedavi ve rehabilitasyon sürecine uymakta başarısız olduğu için cezalandırma yoluna gitmektedir. 

Uyuşturucu Ticareti (TCK 188) ile Kullanma Suçu Arasındaki Keskin Ayrım

Uyuşturucu bulundurma eyleminin, TCK 191 (kullanma) mı yoksa TCK 188 (ticaret) mi olacağının tespiti, sanığın geleceğini belirleyen en kritik noktadır. Zira TCK 188‘de öngörülen uyuşturucu bulundurma cezası 10 yıldan az olamazken, TCK 191’de bu ceza 25 yıl aralığındadır ve ertelenebilir.

Ticari Kastın Belirlenmesi

İki suç arasındaki temel ayrım, failin uyuşturucu maddeyi bulundurma veya temin etme amacıdır.

  • Kullanım Kastı: Maddeyi sadece kendi ihtiyacını karşılamak için bulundurmak veya temin etmek. (TCK 191, Asliye Ceza Mahkemesi).
  • Ticari Kast: Maddeyi satmak, başkasına vermek, nakletmek, sevk etmek veya ticari amaçla depolamak. (TCK 188, Ağır Ceza Mahkemesi).

Yargıtay, bu amacın tespitinde, dosyada yer alan tüm somut delillerin (miktar, çeşit, bulunduruluş biçimi, sanığın davranışları, mali durumu) birlikte ve şüpheden uzak bir şekilde değerlendirilmesini şart koşar.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Üç Ana Kriteri

Türk Ceza Hukuku uygulamasında, uyuşturucu madde bulundurma eyleminin amacını belirlemek üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından netleştirilmiş üç temel kriter bulunmaktadır. Bu kriterler, özellikle kolluk kuvvetlerinin tutanakları ve sanık savunmaları değerlendirilirken esastır.

Miktar ve Çeşitlilik Kriteri: uyuşturucu kullanım sınırı

Yargıtay ve Adli Tıp Kurumu (ATK) raporları, uyuşturucu kullanım sınırını, bir bireyin ortalama bir yıllık kişisel ihtiyacını karşılayacak miktar üzerinden belirlemektedir.

Maddenin CinsiKişisel Kullanım Sınırı (Yargıtay/ATK Yaklaşımı)Ticari Kastın Güçlü Kanıtı Sayılan Miktar/Durum
EsrarGenellikle 600700 gram net.700 Gram üzeri veya ticari amaçlı paketleme.
Eroin, Kokain20 gram ve altı net madde.20 gram ve üzeri.
Metamfetamin10 gram net madde altı.10 gram üzeri veya küçük paketler halinde paketleme.
Sentetik Haplar (Ecstasy)50 adet ve altı.50 adet ve üzeri.

Çeşitlilik: Miktar, tek başına ticari kastı kanıtlamasa da, düşük miktarda olsa bile kişinin üzerinde birden fazla, farklı etkileşim gücüne sahip uyuşturucu madde (örneğin esrar, eroin ve hap) ele geçirilmesi, ticari amaç için güçlü bir karine oluşturur. 

Bulunduruluş Biçimi ve Gizlenme Kriteri

Bu kriter, maddenin nerede, nasıl ve ne şekilde ele geçirildiğine odaklanır. Bir maddenin kolay erişilebilecek kişisel alanda (cebinde, el çantasında) bulunması kişisel kullanıma işaret ederken, ticari amaca yönelik bulunduruluş biçimi daha karmaşık ve gizleyici olabilir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06.12.2018 tarihli ve Esas: 2017/378, Karar: 2018/618 sayılı emsal kararı, bu hususu şu şekilde netleştirmiştir:

İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. […] Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlenmesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özel olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli emarelerdir.”

Satışa hazır küçük paketler halinde bölünmüş madde veya hassas terazi/paketleme malzemelerinin bulunması, miktarın azlığına rağmen ticari kastın varlığını gösterebilir.

Sanığın Ticari Davranışları ve Hukuki Güvence

En güçlü kanıt, failin uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir etme veya tedarik etme yönünde aktif bir davranışa giriştiğinin tespitidir (müşteri arama, pazarlık gibi). Ancak, bu davranışların somut, kesin ve şüpheden uzak delillerle kanıtlanması zorunludur.

İn Dubio Pro Reo İlkesi: Türk Ceza Yargılamasının temel güvencesi olan bu ilke (Şüpheden Sanık Yararlanır), uyuşturucu suçlarında TCK 191 ve TCK 188 ayrımında büyük rol oynar. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun emsal kararlarında defalarca vurgulandığı gibi:

O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır… Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir.” 

Yargıtay’ın bu istikrarlı görüşü; sanığın maddeyi satacağına, başkasına vereceğine veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna ilişkin kesin ve inandırıcı delil bulunmaması halinde, eyleminin TCK 191 kapsamında “kullanmak için bulundurma” suçu olarak kabul edilmesi gerektiği anlamına gelir.

Etkin Pişmanlık Hükümleri (TCK 192): Cezadan Muafiyet Yolu

Türk Ceza Kanunu, uyuşturucu madde suçlarında toplumsal zararı azaltmayı ve suçluların ortaya çıkarılmasını sağlamayı teşvik etmek amacıyla etkin pişmanlık kurumunu özel olarak düzenlemiştir. Bu hükümler, TCK 191 ve TCK 188 suçları için farklı sonuçlar doğurur.

Kullanma Suçunda Cezadan Muafiyet (TCK 192/4)

Kanun koyucu, uyuşturucu kullanan birini şikayet etmek yerine, kişinin kendi iradesiyle tedavi yolunu seçmesini ödüllendirir. TCK 192/4 maddesi, failin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı hakkında soruşturma başlatılmadan önce:

  1. Resmi makamlara (C. Savcılığı veya Kolluk) veya
  2. Sağlık kuruluşlarına başvurarak,
    tedavi edilmesini istemesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmayacağını (tam muafiyet) öngörür.

Kanun koyucunun öngördüğü bu durum, cezai kovuşturmanın tamamen önlenmesi anlamına gelir. Üstelik bu durumda, kamu görevlilerinin (kolluk, doktorlar) suçu bildirme zorunluluğu (TCK 279 ve 280) doğmaz, bu da tedavi sürecine girenler için ek bir yasal güvencedir. 

Haber Alındıktan Sonra Yardım (TCK 192/3)

TCK 192/3 hükmü, hem TCK 191 hem de TCK 188 suçları için geçerlidir ve suçun resmi makamlarca öğrenilmesinden sonra, ancak mahkemece hüküm verilmeden önce gönüllü olarak yapılan yardım ve hizmetleri kapsar.

Eğer fail, suçun meydana çıkmasına, kendi veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım ederse, verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadar indirilir.

YBS Hukuk Uyarıyor; Gerçeğe Aykırı Bilgi Etkin Pişmanlığın Uygulanmamasına Sebep Verebilir!

 Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmanın temel şartı, verilen bilgilerin doğru, tutarlı ve sonuca etkili olmasıdır. Sanık tarafından sunulan bilgilerin kolluk veya adli makamları yeni bir faile veya uyuşturucu maddeye ulaştıramaması durumunda, etkin pişmanlık talebi reddedilebilir. Bu nedenle, soruşturma aşamasında çelişkili veya gerçeğe aykırı beyanlarda bulunmaktan kesinlikle kaçınılmalıdır. Yargıtay, savunmanın güvenilirliğini değerlendirirken, failin yargılamanın farklı aşamalarındaki ifadelerinin tutarlılığını esas alır

Uyuşturucu Suçlarında Hukuki Danışmanlık

Uyuşturucu suçları, delil toplama, Adli Tıp Kurumu (ATK) raporları, iletişimin tespiti (HTS) ve tanık ifadelerinin hukuki değerlendirilmesi gibi teknik ve karmaşık süreçleri içerir. Bu davalarda başarılı bir sonuç elde etmek, Yargıtay’ın içtihatlarını ve infaz hukuku kurallarını somut olaya doğru uygulayabilme yeteneğine bağlıdır.

Hukuki süreci doğru yönetmek ve hak kayıplarını önlemek adına, vakit kaybetmeksizin profesyonel hukuki destek alınması tavsiye edilir. Adana Ceza Avukatı veya Adana En İyi Ceza Avukatı gibi terimler halk arasında sıkça telaffuz edilse de, bir avukatın asıl misyonu, müvekkiline en kapsamlı hukuki desteği sunmak için derinlemesine çaba sarfetmek ve hukuki süreçte etik ilkelere bağlı kalarak doğru adımların atılmasını sağlamaktır. Adana Avukatlık Bürosu, YBS Hukuk olarak, müvekkillerimizin TCK 191 kapsamındaki KDAE ve denetimli serbestlik süreçlerinin titizlikle takip edilmesi, dolayısıyla hapis cezası riskinin minimize edilmesi yönünde çalışılmaktadır. Hukuki süreçlerin hızlı ilerlemesi adına, Adana Barosu’na kayıtlı avukat numaralarına ulaşarak danışmanlık talep edilmesi önemlidir.

YBS Hukuk’un Uyuşturucu  Suçlarına İlişkin Yorumu:

Uyuşturucu madde suçlarına ilişkin mevzuat, failin geleceğini belirleyen kritik bir ayrım çizgisi üzerine kurulmuştur: Kastın tespiti. Uygulama, salt ele geçirilen madde miktarına odaklanmak yerine, failin davranışsal ve fiziksel niyet emarelerini (paketleme, gizlenme biçimi, çeşitlilik) esas alır.

Bu alandaki mesleki deneyimler, soruşturma aşamasında sanıkların sıklıkla yaptığı en büyük hatanın, çelişkili veya gerçeğe aykırı beyanlarda bulunmak olduğunu göstermektedir. Oysa Yargıtay, savunmanın güvenilirliğini, ifadelerin istikrarlılığına bağlamıştır. Özellikle Etkin Pişmanlık hükümlerinden yararlanma isteği varsa, yetkili makamlara sunulan bilgilerin %100 doğru ve sonuca etkili olması, ceza indirimi veya muafiyet için mutlak bir zorunluluktur. Alanında uzman bir ceza avukatıyla çalışmak, sürecin başından itibaren bu kritik ayrımın doğru yapılmasını ve müvekkil haklarının korunmasını sağlar.

Uyuşturucu Kullanma Suçuna Dair Yararlı Bilgi:

Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) kararı, TCK 191 suçunda (kullanma suçu) ilk kez yakalanan şüpheliye tanınan özel bir haktır. Bu karar, 5 yıl süreyle geçerlidir ve denetimli serbestlik tedbirine uyulması halinde, ceza davası hiç açılmamış sayılır ve şüphelinin adli sicil kaydı olumsuz etkilenmez. KDAE kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) genel erteleme şartlarından bağımsız olarak, kanunen resen verilmelidir.

YBS Hukuk Uyarıyor!

Uyuşturucu madde suçlarında, özellikle TCK 188 (Ticaret) suçlamasıyla karşı karşıya kalanların yaptığı en yaygın hatalardan biri, davayı sadece miktarın azlığı argümanına dayandırmaktır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları açıkça göstermektedir ki, ele geçirilen miktar kişisel kullanım sınırları içinde kalsa dahi (örneğin 50 gram esrar ve 2 gram eroin gibi farklı çeşitlerin birlikte bulunması durumunda), ticari amaca hizmet eden paketleme şekli, gizlenme biçimi veya ticari iletişim tespiti gibi ikincil delillerin varlığı durumunda eylem TCK 188 olarak kabul edilebilir. Bu sebeple, sadece miktar kriterine dayanmak, on yıldan az olmamak üzere hapis cezası riskini göz ardı eden hatalı bir savunma yöntemidir; tüm delil kriterleri toplu olarak analiz edilmelidir.

Yasal Uyarı: Bu yazı genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup, hukuki danışmanlık niteliği taşımaz. Yazılarımız düzenli aralıklarla kontrol ediliyor olsa da; Her gün değişen içtihatlar neticesinde yazımızın güncelliği de garanti edilememektedir. Her somut olay kendi özel koşullarına göre değerlendirilmelidir. Hak kayıpları yaşamamak için profesyonel hukuki yardım almanız tavsiye edilir.

Uyuşturucu Kullanma Suçu Hakkında Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Uyuşturucu madde kullanma suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde, uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kullanmak, kullanmak amacıyla satın almak, kabul etmek veya bulundurmak şeklinde düzenlenen, seçimlik hareketli bir suç tipidir. Bu suçun temel cezası, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak, TCK 191/2 uyarınca ilk defa bu suçtan soruşturma başlatılan kişiler hakkında, 5 yıl süreyle Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) kararı verilmesi zorunludur. Bu erteleme kararı, şüphelinin tedavi ve denetimli serbestlik programına uyarak bağımlılıktan kurtulmasını amaçlar. Eğer kişi 5 yıllık süre zarfında yükümlülüklerini ihlal etmezse, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir ve kişi ceza almaktan kurtulur. Dolayısıyla kanun, kişiyi cezalandırmadan önce, onu rehabilite etmeyi öncelikli amaç olarak görmektedir.

Uyuşturucu kullanmanın cezası, TCK 191 kapsamında 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir. Bu suçta denetimli serbestlik, klasik infaz rejimi (ceza kesinleştikten sonraki) ve özel muhakeme usulü (soruşturma aşamasındaki) olmak üzere iki farklı aşamada karşımıza çıkar. İlk kez yakalanan şüpheli hakkında, dava açılmadan önce 5 yıl süreyle KDAE kararı verilir ve bu erteleme süresi içinde asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu tedbir, şüphelinin düzenli kontrol ve tedavi yükümlülüklerine tabi olmasını içerir. Eğer denetimli serbestlik süresi ihlal edilirse ve kişi hapis cezası alırsa, bu ceza da infaz yasaları çerçevesinde koşullu salıverilme tarihinden bir yıl önce denetimli serbestlik kapsamında infaz edilir.

Halk arasında uyuşturucu içmenin cezası olarak bilinen eylem, hukuken TCK 191 kapsamındaki kullanma suçudur. İlk kez yakalanan şüpheli için kural, doğrudan hapis cezası verilmesi değil, hukuki sürecin 5 yıl süreyle ertelenmesidir. Cumhuriyet Savcılığı, Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki diğer şartlara bakmaksızın, şüpheli hakkında Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) kararı verir. Bu kararla birlikte şüpheli, 5 yıllık erteleme süresi boyunca asgari bir yıl denetimli serbestlik tedbiri ve gerektiği halde tedavi yükümlülüğüne tabi tutulur. Amaç, şüpheliyi bu süre zarfında bağımlılıktan kurtarmaktır. Bu yükümlülüklere uyulması halinde, 5 yılın sonunda dava düşer ve kişi hapis cezası almaz. Ancak yükümlülüklerin ihlali, ertelenen davanın açılmasına ve 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile yargılanmasına neden olur.

Uyuşturucu bulundurma cezası, eylemin amacına bağlı olarak TCK 191 (Kullanma) veya TCK 188 (Ticaret) kapsamında değerlendirilir ve cezalar arasında çok büyük bir fark bulunur. Temel fark, failin maddeleri bulundurma kastıdır. Amaç, kişisel kullanım ise TCK 191 uygulanır ve ceza 2 yıldan 5 yıla kadardır, ayrıca KDAE imkanı vardır. Ancak amaç, maddeyi satmak, başkasına vermek, nakletmek veya ticari amaçla depolamak ise TCK 188 (Ticaret) uygulanır ve ceza on yıldan az olmamak üzere hapis cezasıdır. Bu ayrımı yaparken mahkemeler, sadece miktara değil, Yargıtay’ın belirlediği bulunduruluş biçimi, çeşitlilik ve sanığın ticari davranışları gibi tüm kriterleri birlikte değerlendirir.

Uyuşturucu kullanım sınırı, Adli Tıp Kurumu (ATK) raporları esas alınarak, bir kişinin ortalama bir yıllık kişisel ihtiyacını karşılayacak miktar üzerinden belirlenir. Bu miktar, maddenin türüne göre büyük ölçüde değişmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre; Esrar maddesi için bu sınır yaklaşık 600700 gram net madde civarındayken, eroin ve kokain gibi daha tehlikeli maddelerde 20 gram net madde, sentetik haplarda ise 50 adet ve Metamfetamin için 10 gram net madde alt sınırlar olarak kabul edilmektedir. Önemle belirtilmelidir ki, bu sınırlar mutlak değildir; miktar, tek başına belirleyici olmamakla birlikte, maddenin küçük paketler halinde satışa hazır bulundurulması veya hassas terazi gibi ticari emarelerin varlığı ile birlikte değerlendirilerek ticari kastın tespitinde kullanılır.

2 kez uyuşturucu yakalanmanın cezası, genellikle ilk yakalanmada verilen Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) kararının kalkması ve ertelenen kamu davasının açılması sonucunu doğurur. Eğer kişi, KDAE süresi olan 5 yıl içinde tekrar kullanmak için uyuşturucu madde satın alır, kabul eder, bulundurur veya kullanırsa, bu durum denetimli serbestlik tedbirinin ihlali olarak kabul edilir. İhlal gerçekleştiğinde, Savcılık KDAE kararını kaldırır ve şüpheli, ilk suçu nedeniyle TCK 191/1 uyarınca 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlar. Önemli olan, ikinci yakalanmanın ayrı bir dava konusu olmaması, sadece ilk davanın önündeki engeli (KDAE) kaldırmasıdır.

3 kez uyuşturucudan yakalanma cezasının hukuki sonucu, önceki yakalanmaların aşamasına bağlıdır. Eğer üçüncü yakalanma, ilk yakalanmadan kaynaklanan KDAE süresi içinde gerçekleşmişse, bu durum ilk açılan kamu davası içinde değerlendirilir.Ancak, şüpheli TCK 191‘den dolayı kesinleşmiş bir mahkumiyet aldıktan sonra (yani KDAE kalktıktan sonra) tekrar uyuşturucu kullanma suçu işlerse, hakkında TCK 58 uyarınca tekerrür hükümleri uygulanır. Tekerrür hükümlerinin uygulanmasıyla, hükümlü Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimine tabi olur. Bu rejim, koşullu salıverilme oranını 1/2’den 3/4’e çıkararak cezaevinde kalış süresini ciddi ölçüde uzatır ve infaz sonrasında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasını zorunlu kılar.

Uyuşturucu satıcısı kaç yıl ceza alır sorusunun cevabı, Türk Ceza Kanunu’nun 188/3. maddesi ile belirlenmiştir. Bu maddeye göre, uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında öngörülen temel ceza, on yıldan az olmamak üzere hapis cezası ve bin günden yirmi bin güne kadar adli para cezasıdır. Uyuşturucu Ticareti suçu, Ağır Ceza Mahkemelerinin görev alanına giren ve ciddiyeti yüksek bir suçtur. 

Uyuşturucu satma cezası, TCK 188/3 uyarınca asgari 10 yıl hapis cezasıdır ve bu ceza miktarı, temel fıkrada 10 yıldan az olamaz. Ancak, Uyuşturucu Ticareti Suçu yazımızdan da okuyabileceğiniz üzere; özellikle Etkin Pişmanlık hükümlerinden yararlanılması durumunda ceza miktarı 10 yılın altına düşebilecektir.

Uyuşturucu kullanan birini şikayet etmek mümkündür, zira uyuşturucu suçları şikâyete tabi olmayan, resen takip edilen suçlardır. Ancak, hukuki sonuçlar şikayet edilen kişinin durumuna bağlıdır. Eğer şikayet edilen kişi, hakkında soruşturma başlatılmadan önce kendiliğinden resmi makamlara veya sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi edilmesini isterse (TCK 192/4), cezaya hükmolunmaz ve şikayet bu durumu değiştirmez. Şikayet, yetkili makamların suçu öğrenmesini sağlayacak ve kişi hakkında KDAE ve denetimli serbestlik süreci başlayacaktır.

Uyuşturucu davasında ilk mahkeme ne zaman olur sorusunun cevabı, suçun niteliğine ve soruşturma makamlarının yoğunluğuna bağlıdır. Eğer dava TCK 188 (Ticaret) kapsamında Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyorsa, soruşturma aşaması (delil toplama, teknik takip ve Adli Tıp Kurumu raporlarının beklenmesi) uzayabilir. İddianamenin kabul edilmesinin ardından ilk duruşma genellikle birkaç ay içinde, özellikle sanığın tutuklu olması durumunda yasal süreler gereği daha hızlı belirlenir. Eğer dava TCK 191 (Kullanma) kapsamında ise ve şüpheli ilk kez yakalanmışsa, mahkeme aşamasına hiç geçilmez; Savcılık tarafından 5 yıllık KDAE kararı verilir ve süreç denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından yürütülür.

TCK 191 kapsamında uygulanan 5 yıllık Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) süresi, şüphelinin bu süre zarfında yükümlülüklerini ihlal etmemesi (tedavi ve denetimli serbestlik gereklerine uymaması ve tekrar uyuşturucu kullanma suçu işlememesi) şartıyla sona erer. Sürenin sona ermesiyle birlikte, Savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Bu karar, şüpheli hakkında açılacak bir kamu davası olmadığı anlamına gelir ve hukuken failin suçu hiç işlememiş gibi kabul edilmesi sonucunu doğurur, dolayısıyla herhangi bir adli sicil kaydı oluşmaz.

TCK 191‘deki Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) kararının kalkmasına neden olan durumlardan biri, şüphelinin kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesidir. Hukuki uygulamada “ısrar”, yükümlülükleri veya tedavinin gereklerini en az iki kez ihlal etmek anlamına gelir. Örneğin, denetimli serbestlik tedbiri kapsamında belirlenen aralıklarla idrar veya kan tahlili vermeye gitmemek veya tedavi programına katılmamakta arka arkaya iki kez kusurlu davranmak “ısrar” olarak kabul edilir. Bu ısrar, KDAE kararının kaldırılmasına ve hakkında ertelenen kamu davasının açılmasına sebebiyet verir. Bu nedenle, denetim süresi içinde belirlenen kurallara titizlikle uyulması, sürecin başarılı tamamlanması için şarttır.

Uyuşturucu madde suçlarında yetkili ve görevli mahkeme, eylemin niteliğine göre değişir. TCK 191’de düzenlenen uyuşturucu madde kullanma suçu (kullanmak için bulundurma dahil), kanunda açıkça belirtildiği üzere, Asliye Ceza Mahkemeleri’nin görev alanına girer. Buna karşılık, uyuşturucu madde imal ve ticareti suçu (TCK 188) ise cezanın ağırlığı nedeniyle Ağır Ceza Mahkemeleri’nin görev alanındadır. Yetkili mahkeme ise genel kural olarak, suçun işlendiği veya uyuşturucu maddenin kullanıldığı/bulundurulduğu yer mahkemesidir.

Uyuşturucu maddelerin farklı çeşitlerinin (örneğin esrar, eroin, sentetik haplar) aynı anda, kişisel kullanım sınırlarının altında miktarlarda dahi olsa ele geçirilmesi, Yargıtay tarafından güçlü bir ticari kast karinesi olarak değerlendirilir. Bunun nedeni, bir bağımlının genellikle tek bir maddeye yönelmesi veya temel ihtiyacını karşılayacak maddeyi bulundurması beklenirken, farklı etkileşim gücüne sahip birden fazla madde türünün bir arada bulunmasının, failin çeşitli müşteri tiplerine tedarik sağlamayı amaçladığını düşündürmesidir. Bu durum, miktarın azlığına rağmen ticari amaçla bulundurulduğuna dair kuvvetli bir emare teşkil eder ve mahkemenin TCK 188 hükümlerini uygulamasına neden olabilir.

Uyuşturucu kullanma cezasında süreç iki farklı şekilde ilerler. Eğer kişi ilk yakalanmasında KDAE (Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi) hükümlerine tabi tutulur ve 5 yıllık erteleme süresinde yükümlülüklerine uyarak suçu tekrarlamazsa, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir ve bu durum adli sicile işlenmez. Ancak, kişi KDAE süresinde ihlalde bulunur, hakkında kamu davası açılır ve yargılama sonucunda kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü (hapis cezası) verilirse, bu ceza adli sicil kaydına işlenir.

Tıkla, Paylaş